25 Kasım 2013 Pazartesi

İngilizce Sıfatlar Ders 2

İngilizce sıfatlar

Adjectives

İngilizce sıfatlar, isimlerin nitelik ve niceliklerini bildiren kelimelerdir. Varlıkların nasıl olduklarını, sayılarını bildirirler, yerlerini işaret ederler.İngilizce sıfatlar, isimlerden önce gelirler. İngilizce sıfatlar, Türkçe'deki gibi belirttikleri durumlara göre, farklı isimlerle anılırlar.
1) NİTELEME SIFATLARI: Varlıkların renklerini, biçimlerini, durumlarını gösterirler. 

 Little
 Küçük
 Red 
 Kırmızı
 Large 
 Geniş

a little bird      küçük bir kuş
a red apple     kırmızı bir elma
a large room    geniş bir oda

2) BELİRTME SIFATLARI: Dört çeşittir. Varlıkların niceliklerini bildirirler. 
İŞARET SIFATLARI:


 This
 Bu
 That 
 Şu
 These
 Bunlar
 Those
 Şunlar
       
This man            Bu adam
That duck          Şu ördek
These ducks      Bu ördekler
Those pencils    Şu kalemler

SAYI SIFATLARI:

one two three ten twenty first second third


bir iki üç on yirmi birinci ikinci üçüncü 

Two books             İki kitap

Second class         İkinci sınıf

First examination   Birinci sınav

BELGİSİZ SIFATLAR: (Belirsiz sıfatlar)
 Every 
Her
 Any
Hiç 
Some
Bazı 

Every body     Herkes

Every where   Her yer

Any body        Herhangi bir kimse
 
Some one       
Herhangi biri

Some books    Bazı kitaplar

SORU SIFATLARI:


Which  
Hangi 
 What
Ne
 How many
Kaç tane
 How much 
Ne kadar

Which book?            Hangi kitap?
How many books?   Kaç tane kitap?
How much money?  Ne kadar para?
At what time?         Ne zaman?

İYELİK SIFATLARI: Bu sıfatlar birşeyin birisine ait olduğunu bildirirler.

My book 
Benim kitabım


Its tail 
Onun kuyruğu

Your father
Senin baban

Our mother 
Bizim annemiz

His money 
Onun parası


Your house 
Sizin eviniz

Her cat
Onun kedisi 

Their car 
Onların otomobili 

Sıfatların dereceleri:

İngilizcede niteleme sıfatları düzenli ve düzensiz olarak, yani kurallı veya kuralsız olarak iki şekilde derecelendirilebilir. Düzenli olanları daha ileri derecelendirebilmek için normal sıfatların sonuna “er” getirilir. En ileri dereceler içinse normal sıfatların sonuna “est”, ve başına da mutlaka “the article” getirilir. 

 
Normal
 Daha ileri derecede
 En ileri derecede
 long
uzun
 longer
daha uzun
 the longest
en uzun
rich
zengin
 richer
daha zengin
 the richest
en zengin
 hot
sıcak
 hotter
daha sıcak
 the hottest
en sıcak
 great
büyük
 greater
daha büyük
 the greatest
en büyük
 big
büyük
 bigger
daha büyük
 the biggest
en büyük
 large
geniş
 larger
daha geniş
 the largest
en geniş
 wet
ıslak
 wetter
daha ıslak
 the wettest
en ıslak
 wide
geniş
 wider
daha geniş
 the widest
en geniş
 tall
uzun
 taller 
daha uzun
 the tallest
en uzun
 high
yüksek
 higher
daha yüksek
 the highest 
en yüksek
hard
katı
 harder
daha katı
 the hardest
en katı
 light
hafif
 lighter
daha hafif
 the lightest
en hafif
 bright
parlak
 brighter
daha parlak
 the brightest
en parlak
 cheap
ucuz
 cheaper
daha ucuz
 the cheapest
en ucuz
 ripe
olgun
 riper
daha olgun
 the ripest
en olgun
 narrow
dar
 narrower
daha dar
 the narrowest
en dar
 strong
kuvvetli
 stronger
daha kuvvetli
 the strongest
en kuvvetli

NOT: “great” değer bakımından büyük, “big” hacim bakımından büyüktür. “Large” iri anlamında geniş, “wide” ise en olarak geniştir.

İki heceden daha uzun olan sıfatları daha ileri dereceye çevirmek için başına “more” edatı getirilir. En ileri dereceye çevirmek için ise sıfatın başına “the most” edatı getirilir.
 

beautiful                güzel   

important              önemli 

necessary              lüzumlu 

more beautiful       daha güzel               the most beautiful           en güzel

more important     daha önemli              the most important         en önemli

more necessary    daha lüzumlu             the most necessary        en lüzumlu

İleri ve en ileri dereceye çevrilirken belirli bir kurala bağlı olmayan yani düzensiz şekilde değişen sıfatları:

good    iyi better daha iyi the best en iyi

bad      kötü          worse       daha kötü            the worst       en kötü
 
much  
fazla          more        daha fazla           the most         en fazla

many  fazla           more        daha fazla           the most         en fazla

little   az               less          daha az               the least         en az 

NOT: “Much” sayılamayan varlıklar, “many” ise sayılabilenler için kullanılır. 

SIFATLARIN CÜMLE İÇİNDEKİ YERİ 

Sıfatlar cümle içinde tek başlarına özne (subject) yani işi yapan olamaz. Özne daima isim olur. Sıfatlar isim olan bir öznenin baş tarafında bulunurlar ve o ismi süslerler.

A boy is sleeping in the room.
Bir çocuk odada uyuyor. 

A young boy is sleeping in the room.
Genç bir çocuk odada uyuyor. 

A book is on the table.
Bir kitap masanın üzerindedir. 

A green book is on the table.
Yeşil bir kitap masanın üzerindedir.

NOT:
Bir veya herhangi bir anlamına kullanılan “a” veya “an” hiçbir zaman sıfatlarla ismin arasına giremez. Yani Türkçedeki gibi, iyi bir adam “good a man” olamaz, iyi bir adam demek istenirse, mutlaka,

a good man                     iyi bir adam

a beautiful girl                güzel bir kız

an historical building      tarihi bir bina,  denmesi gerekir.

Sıfatlar isim cümlelerinde “direct object” (nesne) olarak tek başına da bulunabilirler. Bu durumda bir isimle birleşip, sıfat tamlaması olarak kullanılmaları gerekmez. 

Ali is clever.  The coat is wet
Ali akıllıdır.  Palto ıslaktır. 

She is old.  Apples are ripe.
O yaşlıdır.  Elmalar olgundur. 

They are happy. This river is deep.
Onlar mutludur.  Bu nehir derindir. 

We are young.  Elephants are heavy.
Biz genciz.  Filler ağırdırlar. 

I am thirsty.  The tea is hot.
Ben susadım.  Çay sıcaktır. 

My father is fat. These roses are red.
Babam şIşmandır. Bu güller kırmızıdırlar. 

The book is white. These flowers are beautiful.
Kitap beyazdır.  Bu çiçekler güzeldirler. 

Sıfatların cümle içindeki kullanışları:


Last night the stars were very bright.

Dün gece yıldızlar çok parlaktı. 

 A large car can not pass through a narrow road.
Geniş bir otomobil dar yoldan geçemez. 

We like hot tea.
Biz sıcak çay severiz. 

I don’t like cold water.
Soğuk su sevmem. 

I am fat.
Ben şişmanım. 

I am a fat boy.
Ben şişman bir çocuğum. 

Şimdi birbirine eş değerde sıfatlara sahip iki ismin karşılaştırmasını gösteren karşılaştırma cümlelerini görelim. 

A 
 is
 as
sıfat
 as
 B

Ahmet is as fat as Mehmet.
Ahmet, Mehmet kadar şişmandır. 
 
Ayşe is as beautiful as Fatma.

Ayşe, Fatma kadar güzeldir. 

Olumsuzlarda, 
Ayşe is not as beautiful as Fatma.

Veya “as” yerine “so” da kullanılabilir ve, 

Ayşe is not so beautiful as Fatma.
Ayşe, Fatma kadar güzel değildir. Olabilir. 

Soruda da aynı iki şekil uygulanabilir. 
Is Ayşe as beautiful as Fatma?

Veya
Is Ayşe so beautiful as Fatma?
Ayşe, Fatma kadar güzel midir? 

Birbirinden daha ileri derecede sıfatlara sahip olan iki ismin karşılaştırmalı çatısı:


A
 is 
ileri derecede sıfat
 than
 B 
 A 

Ayşe is more beautiful than Fatma.
Ayşe, Fatma’dan daha güzeldir. 

My father is fatter than your father.
Benim babam, senin babandan daha şişmandır. 

İstanbul is larger than Ankara.
İstanbul, Ankara’dan daha geniştir (büyük). 

John is taller than Henry.
John, Henry’den daha uzundur. 

My pencil is longer than your pencil.
Benim kalemim, senin kaleminden daha uzundur. 

Ali is not younger than Ahmet.
Ali, Ahmet’den daha genç değildir.

Are they more beautiful than these?
Onlar, bunlardan daha güzel midirler? 

Birkaç ismin içinden en ileri derecede sıfata sahip karşılaştırma cümleleri:


A 
 is 
en ileri derecede sıfat
 B
 in
 C 

Antalya is the hottest city in Turkey.
Antalya Türkiye’de en sıcak şehirdir. 

Istanbul is the largest city in Turkey.
İstanbul Türkiye’de en büyük şehirdir. 

My father is the tallest man in our village.
Babam bizim köyde en uzun adamdır.
 
Is he the fattest man in this office?
O, bu büroda en şişman adam mıdır?

Who is the most beautiful girl in this class?
Bu sınıfta en güzel kız kimdir?

İngilizce'de Çok Kullanılan Sıfatlar ve Türkçe Karşılıkları

Sıfatlar hayatımızın dilimizin vazgeçilmezleri,aynı bizim dilimizde olduğu gibi ingilizcede sıfatlar çok önemli bir yer tutmaktadır.ingilizcede en çok kullanılan sıfatlar hakkında ufak bir ders hazırladık umarız faydalı olur. 

İngilizce'de Çok Kullanılan Sıfatlar ve Türkçe Karşılıkları (Kelime Anlamları) Olumlu ve İyi Anlam İfade Eden Sıfatlar
Sıfat Türkçesi Sıfat Türkçesi
happy mutlu healthy sağlıklı
helpful yardımsever lovely sevimli
perfect mükemmel proud gururlu
joyous sevinçli nice hoş
obedient söz dinleyen splendid söz dinleyen
pleasant hoş successful başarılı
thoughtful anlayışlı victorious muzaffer
wonderful harika vivacious hayat dolu
zealous gayretli lucky şanslı
lively neşeli kind sevecen
zany delidolu witty esprili
Biçim ve Şekil Bildiren Sıfatlar
Sıfat Türkçesi Sıfat Türkçesi
broad geniş narrow dar
deep derin shallow sığ
steep dik round yuvarlak
wide geniş high yüksek
crooked eğri flat düz
skinny ince square kare
hollow çukur straight düz
curved eğri chubby tombul
Ses ile İlgili Sıfatlar
Sıfat Türkçesi Sıfat Türkçesi
cooing ötmek deafening sağır eden
moaning inleten raspy kulak tırmalayıcı
squealing cırlayan faint sönük
hushed sessiz hissing ıslıklayarak
resonant yankılanan soft alçak ses
purring mırıltılı melodic melodik
mute sessiz shrill kulak tırmalayıcı
noisy gürültülü husky kısık
loud yüksek ses sessiz kısık
thundering gürültülü whispering fısıltılı
silent sessiz screeching cırtlak
Zaman ile İlgili Sıfatlar
Sıfat Türkçesi Sıfat Türkçesi
ancient antik old-fashioned eski moda
swift çabuk late geç
modern çağdaş young genç
Early erken old yaşlı
quick çabuk rapid çabuk
short kısa süren long uzun süren
Tat, Lezzet ile İlgili Sıfatlar
Sıfat Türkçesi Sıfat Türkçesi
bitter keskin salty tuzlu
fresh taze stale bayat
sweet tatlı spicy baharatlı
thirsty kuru rotten çürük
tasteless tatsız sticky yapış yapış
tart mayhoş sour ekşi
juicy sulu greasy yağlı
icy buz gibi tasty lezzetli
delicious lezzetli ripe olgun
Kötü Duygularla İlgili Sıfatlar
Sıfat Türkçesi Sıfat Türkçesi
angry kızgın awful berbat
bored sıkılmış confused kafası karışık
bewildered şaşkın dangerous tehlikeli
combative kavgacı condemned ayıplanan
clumsy beceriksiz cruel zalim
creepy tüyler ürpertici anxious endişeli
evil kötülük fierce vahşi
disgusted nefret ettirmiş grieving kederli
smoggy sisli shiny parlak
defiant meydan okuyan arrogant küstah ve kibirli
black kasvetli dizzy şaşkın
envious kıskanç annoyed sinirli
Dış Görünüş İle İlgili Sıfatlar ve Türkçeleri
Sıfat Türkçesi Sıfat Türkçesi
glamorous büyüleyici spotless tertemiz
misty sisli handsome yakışıklı
magnificent görkemli homely basit, sade
muddy bulanık, pis plain düz, sade
precious değerli, kıymetli sparkling parıldayan
gleaming parıldayan motionless parıldayan
unsightly nahoş grotesque gülünç
quaint tuhaf, acayip stormy fırtınalı
smoggy sisli shiny parlak
Görünüm İle İlgili Sıfatlar ve Türkçeleri
Sıfat Türkçesi Sıfat Türkçesi
elegant zarif adorable çok güzel, sevimli
beautiful güzel attractive çekici, göz alıcı
blue-eyed mavi renkli bright parlak
clean temiz clear şeffaf, saf
colorful renkli cute sevimli
filthy çok pis fancy süslü
gloomy kasvetli dark karanlık
cloudy bulanık excited heyecanlı
filthy çok pis fancy süslü

21 Nisan 2013 Pazar

İngilizce Have To Fiili


Merhaba ingilizce'de have to fiilinin kullanımı ile ilğili yazımız ile tekrar birlikteyiz.Sizlere kısa örneklerle ingilizce'de have to fiili nerelerde nasıl kullanılır göstermeye çalışacağız.

Have to :
İngilizce’deki önem ve ağırlığı nedeniyle ayrı bir ders olarak incelenmeye değer bir konudur.
I- Genel Bilgiler
1- “Have to” dilbilimcilerin bazılarına göre yardımcı fiildir = auxillary verb,
bazılarına göre ise modal benzeridir = quasi-modal
ve bazılarına göre yarım modaldir = semi modal.
Bu konuya hem yardımcı fiiller bahsinde, hem de bu derste yer vermemizin nedeni işte budur.
2- Have to fiilini detaylı incelemeden önce bazı kavramları öğrenmemiz gerekir.
a) Epistemic : Konuşmacının, cümlede saklı gerçekle ilgili önerisi veya görüşüyle ilgilidir. Mesela ben, Ahmet may go home IDiyorsam. Ahmet’in okula gittiğinden emin değilimdir. Halbuki, must modal fiilinde „
Ahmet must be home. He is sick. = Ahmet evde olmalı. Kendisi hasta. Örneğinde konuşmacı Ahmet’in evde olduğundan emindir. Bu onun kişisel görüşüdür. b- Deontic Modalitede: İkinci kategori olan deontic modalite davranışları, durumları, veya olayları etkilemekle ilgilidir. (Palmer) Yani, konuşmaya yöneliktir kelimelerle iş yapmaktır. Mesela, ben;
Mehmet may go home
dediğimde, konuşmacı sıfatıyla Mehmet’e eve gitmesi için izin veriyorum. Veya
Ali should go home. = Ali eve gitmeli.
Derken, konuşmacı olarak, öneri veya nasihatta bulunuyorum.
Dikkat edilirse, hem deontic hem epistemic modalitede konuşmacıya şu veya bu şekilde refere edilir. Deontic modalitede, konuşmacı izin verir veya öneri yapar.
Epistemic modalitede, konuşmacı cümledeki önermenin gerçek olma ihtimali üzerine yorumda bulunur; mesela, ya “can’t” kullanarak önermenin yanlış olduğunu söyler. Veya makul bir yaklaşımla,önermenin gerçek olduğunu (should kullanarak) varsayar.
c- Dynamic (Dinamik) modalite : “ Have to” ve onun kontrası olan “must” lı cümlelerde önemlidir. Konuşmacıya değil, özneye yönelik modalitedir. Mesela,
They have to be in Istanbul for a meeting tomorrow = Yarınki bir toplantı için İstanbul’da olmaları gerekir.
Cümlesinde özne ağırlığı barizdir.

3- Have to fiilini incelerken, birinci mesele;
I have three balls = (Üç topum var),
I have seen many countries = ( Çok ülkeler gördüm) ve
I have to work hard for my exams = (Sınavlarım için çok çalışmalıyım)

Cümlesi arasındaki farkı kavramaktır. . Birinci cümle “have ” normal bir fiildir. Sahiplik ifade eder(possessive). İkincisinde ise, bir modaldir ve daima bir ana fiil ile beraber kullanılmak zorundadır. Üçüncüsü ise,” esas konumuz olan “have to” dur.
II- İkinci mesele ise, “have to” ile anlam bakımından(semantic) çok benzerlik gösterdiği “ must” modal fiilinin farkını anlamaktır.
1- Aynen “must” da olduğu gibi, “have to” hem deontic hem de epistemic yöne sahiptir. Yani hem yükümlülük bildirir hem de mantıki zaruret bildirir.
2- Epistemic fonksiyonu da vardır. Ancak, ahlaki anlamında- deontic- bir görev veya yükümlülüğe işaret eder. İngilizce ifadesiyle:
to be under obligation = yükümlülük altında bulunmak
to be obliged to = bir şeyi yapmaya zorunlu bulunmak
to be necessitated to do something = Bir şeyi yapılmasına mecbur kalmak
You have to finish all your sister’s work. = Kızkardeşinin tüm işini sen bitirmelisin ve
You have to do everything for yourselves = her şeyi kendiniz için yapmanız gerekir.

Bu cümlelerde konuşan değil, dış etkenler empoze eden durumdadır. “Have to” da epistemik (zaruret) anlamında mantıki gereklilik nadirdir.
This has to be the biggest accident ever seen. = Bu şimdiye kadar görülen en büyük kaza olmalı.
It had to be the same man who offended the children. = O çocukları rahatsız eden ayni adam olmalı.
Bu cümlelerde, bir durumun olması gerektiğini söyleyen konuşmacıdır. Ancak bazı cümlelerde hem ahlaki yükümlülük (deontic) ve hem gereklilik bildirimi(epistemic) karışıktır. Mesela,
Every sentence has to contain a verb. = Her cümle bir fiil içermelidir.
Burada grammar kuralına göre, her cümlenin bir fiil ihtiva etmesi söylenirken(deontic olarak), bunun zaruri bir durum olduğu anlamı da çıkarılabilir (epistemic)
3- DİKKAT’ “Have to” ile “must” arasındaki anlamsal (semantic) bakımından zıtlık olduğu genel kabul görmüş bir noktadır. Buna göre:
Must” genellikle sübjektif, yani ; kişiye göre değişen, halbuki,
“have to” daima objektiftir, yani, tarafsız, mantıki ve bilimseldir. bilimsel
Yani, “must” ile konuşmacı kendi otoritesiyle kendi fikirlerini açıklar; ahlaki yükümlülük (deontic) kaynağı konuşmacının bizzat kendisidir. Buna mukabil “have to” da deontic kaynak daima konuşmacının dışındadır. Kaynak ya başka birisinin otoritesi veya dışsal etkenlerdir. Bu nedenle, “have to” konuşmacının cümlede açıklanan yükümlülük fikrine kendisinin katılmadığı durumlarda veya konuşmacı tarafsızlık(objectivity) adına kendi görüşünü ifade etmek istediği durumlarda kullanılabilir.
4- Aşağıdaki cümlelere dikkat edin.
My children must eat an apple everyday. = Çocuklarım her gün bir elma yemelidir.
My children have to eat an apple everyday = Çocuklarım her gün bir elma yemelidir.

Her iki cümlenin Türkçe karşılıkları aynıdır. Fakat birinci, cümlede konuşmacı çocukları her gün bir elma yemeleri için zorluyor. Çocukların elma yeme gerekliliği konuşmacının kendi fikridir. Ancak, ikinci cümlede, çocukları zorlayan bir dış otorite, dışsal bir etken veya veya içten gelen bir arzudur. Diğer taraftan,
My children are having to eat an apple everyday = Çocuklarımın her gün elma yemesi gerekiyor.
Bu progresive (having to) kullanım şeklinde, konuşmacı yükümlülük empozesiyle ilgili hiçbir talep veya iddiada bulunmuyor.
Öte yandan, “have to” , konuşmacının hiçbir şekilde kontrol edemeyeceği sayısal gerçeklere dayanır.
Ama yine de “must” gereklilik ve yükümlülük ifadesinde “have to” dan daha güçlü yoldur.
Semantik (anlamsal) bakımdan “have to ile must birbiriyle birkaç şekilde karşıttır. “Have to” mutad olarak yapılanları gösterir. “Must” ise, daha sınırlı olarak yapılanlara aittir. Mesela,
He has to start wok by 8 o’clock = Saat sekizde işe başlaması gerekir
Derken. Her gün, her sabah kastedilir. Halbuki,
You must leave for work by 8 o’clock = İşe gitmek için saat sekizde çıkmalısın

Derken sadece bu gün veya bu sabah kastedilmiştir.
5- Toparlarsak: Epistemic olarak ikli fiil arasında çok az fark vardır.
He has to be home = He must be home
Cümlelerinin ikisi de kesinlik duygusu verir.
Deontic olarak, “must” cümlenin öznesini bir şey yapma hususunda yükümlülüğe sokar.
You must be at home before 2 o’clock. = Saat ikiden önce evde olmalısın.
Fakat “have to” da yükümlülük duygusu çok güçlü değildir.
İngilizce’nin lehçelerinde bir insanı bşir şey yapmaya icbar etmenin yolu emir kipidir(imperative)
Have to” ile “must” negatif cümle kurulmasında da farklılık gösterir. “Must” da “ not yüklemi olumsuz yapar, “have to” ise not modaliteyi negatif yapar. Örnek:
You must not talk aloud. = Yüksek sesle konuşmamalısın.= (You’re obliged not to talk aloud.) = Yüksek sesle konuşmama yükümlülüğün var.
You don’t have to work so hard.. = Bu kadar çok çalışmana gerek yok. = You’re not obliged to work so hard = Bu kadar çok çalışma yükümlülüğün yok.
6- Bir de “must” da geçmiş zaman yoktur. Ama “have to” da geçmiş zaman vardır. “had to şeklindedir ve anlamı (gerekliydi)’ dir = it was necessary for...
7- Have to (must dan farklı olarak) şekil bakımından hiç net değildir. Çünkü:
Bazı uzmanlara göre, her yönüyle, her anlamda bir yardımcı fiildir(auxillary),
bazı uzmanlara göre ise, modal fiillerin sahip olması gereken yedi özelliğin hiçbirine sahip değildir. Dolayısıyla modal yardımcı fiil sayılmaz.
Bazılarına göre ise, dolambaçlı modaldir veya modal benzeridir.
Morfolojik (şekilbilim) bakımından “have to” 3. tekil şahsa sahiptir(has to) ve bu bakımdan normal fiiller gibidir. Ayrıca, sınırlı olmayan şekilleri vardır. Dolayısıyla, modal yardımcı fiillerden-kipliklerden- açık olarak farklıdır.
8- Gramer kitaplarında “have” modal fiiller arasında gösterilmez. Ama yükümlülük bildirdiği için modal fiiller bahsinde mutlaka yer alır.